SEVGİDE HADDİ AŞANLAR ALLAH'A DEĞİL SEVDİĞİNE İTAAT EDER.

Sevgi duygusu sevmek için var. Tabiki seveceğiz. Aslında sevmek değil, sevememek sorun. Ve biz canlı cansız her türlü varlığı bize verilen bu sevgi ile sever ve kabul ederiz. Ancak bu sevgi mutlaka ve mutlaka bir sınıra sahip olmalı. Aksi halde gözleri kör eder. Sevdiklerimizin tüm hatalarını görmezden gelmemize sebep olur. Bu sebeple sevmenin de bir adabı olmalı.

İşte biz o sınırın ne olduğunu Bakara 165. ayette görüyoruz. "Bazı insanlar vardır ki, kendilerine Allah’tan başka bir takım rakip eşler/ortaklar edinirler ve onları Allah’ı sever gibi severler. Hâlbuki inananların Allah’a olan sevgisi çok daha güçlüdür......" 

"Onları Allah'ı sever gibi severler" derken, Allah bu sevginin yanlışlığını ortaya koyuyor.  Ve inanan insanların Allah'a olan sevgisinin çok daha güçlü olacağını, yani güçlü sevginin Allah'a olan sevgi olması gerektiğini yine bize ifade ediyor.

Burada haddi aşan durum, bu sevginin peşinden, sevilen kişiye şartsız itaat, mutlak itaat gibi bir durumu getirmiş olmasından kaynaklanıyor.  Bugün bir takım tarikatlarda esas olarak işlenen anlayış budur. Yani şeyhe itaat Hakk'a itaattir, şeyhe sevgi Allah'a sevgidir. Hatta Şeyh sevilmeden Allah'a ulaşılmaz gibi birtakım anlayışlarla bu sevgi haddin aşmasına doğru yönlendirilmektedir. Bu kişi kendisini Hakk'a adamış olsa bile ona karşı olan sevgimizi Hakk'ın önüne geçiremeyiz. İster peygamber, ister hoca, ister şeyh, ister şıh olsun hiç fark etmez.

Ancak haddi aşanlar, özellikle inanç noktasında sapkın olanlardan bazıları bazı insanları, cinleri veya melekleri sevmekten öte, ilah olarak kabul ederek bu aşkınlığı yaşayabiliyor. Onlar zaten kayıpta ve bu aşikar. Ancak bununla beraber farkında olmadan bu sevgide sınırı koruyamayanlar Allah sevgisinden daha öteye gidenler, adeta tapınırcasına onlara değer verenler Bakara 166 ayette bize gösteriliyor. "O zaman, kendilerine tabi olunanlar, azabı gördüklerinde, tabi olanlardan uzaklaşırlar ve böylece aralarındaki bağlar kopar." 

Yani bu ayette azabı gördüklerinde kendilerine tabi olunanlar tabi olanlardan uzaklaşırlar derken, bu tabi olunanların azabın ne olduğunu bilip idrak edebiliyor olması gerekiyor. Bu da bize bu tabi olunanların insan, cin veya melek olabileceğini gösteriyor. Demek ki bu gruplardan herhangi birisine olan sevgimiz Hakk'ın sevgisinden öne kesinlikle geçemez. Masum bir sevgi gibi görünürken gösterilen aşırı hürmet ve sorgusuz itaat bizi yoldan çıkarabilir. 

Şeytan, ben zaten Allah için seviyorum dedirtir. Kanmamak lazım. Allah için sevdiğini, Allahtan fazla hatırlıyorsan, Allahtan fazla anıyorsan kendini kandırıyorsun demektir.

Bu durumda birileri peşinden gittiği ve değer verdiği kişilere karşı olan sevgisini kontrol edebilmeli. Hakka muhalif bir şey söylediğinde veya yaptığında karşısında durup bunun yanlış olduğunu ve kabul etmediğini yüzüne karşı söyleyebilecek kadar cesaret taşıyorsa, böyle bir durumda onunla bağı kopacak bile olsa çekinmiyorsa ona karşı olan sevgisinde bir sorun yok demektir. Bu değerlendirme bir sonraki ayetin tokadını yememek için çok önemlidir.

Bakara 167: "Tabi olanlar: “Keşke bir kere daha imkân olsa da onların bizden uzak durdukları gibi biz de onlardan uzak dursaydık” derler. Böylece Allah, yaptıkları bütün işlerini acı bir pişmanlık duygusu olarak gösterir. Onlar ateşten çıkacak da değillerdir."

İşte  sevgisinde haddi aşanlar bu yanlışlıklarını fark ettiklerinde, "keşke bir kere daha imkan olsaydı" diyecekler. Ancak bu imkan bir daha olmayacak.  Mü'minun 99 da dediği gibi "Nihayet onlardan birine ölüm geldiğinde şöyle der: “Rabbim beni (dünyaya) geri döndür.”  artık onlar için geriye dönüş mümkün olmayacak. “Terk ettiğim orada/dünyada belki iyi ve yararlı işler yaparım.” Asla!, Bu kendisine ait boş bir lâftır/sözdür. Onların arkasında yeniden diriltilecekleri güne kadar (dönmelerine mani) bir engel vardır." Mü'minun 100.

Madem ki  hesap gününde kendine tabi olunanlar tabi olanlardan uzaklaşacaklarsa, şimdiden tabi olanların akıllarını başlarına toplayarak Hakk'a rağmen yücelttikleri, peşinden gittikleri, sorgusuz itaat ettikleri kişi veya varlıkları değerlendirmek zorundadırlar. 

Aksi halde bu işin sonu hiç de iyi değildir. Zira Bakara 167'de bu işin sonunun ateş olduğu ve o ateşten de çıkmanın mümkün olmadığı ifade edilmektedir. Bugün sizi kurtarır diye peşinde olduklarınızın yarın kendini bile kurtaramayarak sizden uzaklaştıklarını görmek istemiyorsanız sevginizi ve itaatinizi Allah'a yöneltmeli, sevdiklerinizi Allah için sevmeli, Allah'a uzak olduklarında siz de onlardan uzak olabilmelisiniz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

9 YAŞINDA EVLİLİK MESELESİ

RUHUN ÜFLENMESİ (RAHMETİN İLHAM EDİLMESİ) NEDİR VE NE ZAMAN OLUR?

RUH VE RUH ÜFLEME HAKKINDA YANLIŞ BİLİNENLER