Kayıtlar

2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

RUHUN ÜFLENMESİ (RAHMETİN İLHAM EDİLMESİ) NEDİR VE NE ZAMAN OLUR?

  RUHUN ÜFLENMESİ (RAHMETİN İLHAM EDİLMESİ) NEDİR VE NE ZAMAN OLUR? Ruhun üflenmesi (Rahmetin ilham edilmesi) olayı insana akıl ve idrakin verilmesi olayıdır. Bunu Adem’e ruh üflenmesi  (Rahmetin ilham edilmesi)  olayından biliyoruz . “Sonra onu düzenledi ve ona rahmetinden ilham verdi(نَفَخَ). Size sem'an, ebsaran ve fuadlar verdi. Ne kadar az şükrediyorsunuz!” (secde 9) Görüyoruz ki Ruhun üflenmesiyle  (Rahmetin ilham edilmesi)  aslında kulaklar değil sem'an, gözler değil ebsaran ve kalpler değil fuadlardan bahsediliyor. Çünki organlar zaten şekillendirme sürecinde tamamlanmış oluyor. Ayrıca ‘’ (Bunun üzerine) Âdem’e bütün isimleri öğretti. ……”.(Bakara 31). Ruh üflenmemiş  (Rahmetin ilham edilmemiş) olsa isimlerin öğrenilmesi mümkün olmayacaktı.  İşte o yüzden ruh üflenene  (Rahmetin ilham edilene)  kadar insandan beşer olarak bahsediliyor. Sonrasında ise kendisine ruh üflenmesi  (Rahmetin ilham edilmesi)  ile verilen bu nimetleri kullanmayanları da insan olarak değil be

CİBRİL VE RUHUL KUDÜS YOK DİYORLAR!

Kur'an'da Cibril (Cebrail) olmadığını daha doğrusu böyle bir vahiy meleğinin olmadığını iddia edenlere hazırlanmış kısa bir cevaptır.  Cibril ifadesinin kelime anlamından yola çıkarak burada özel olarak bir melek ismi değil, Allah'ın gücüne vurgu olduğunu ifade ediyorlar. Bizim cevabımız; Öncelikle bir isim özel isim olmakla beraber anlam olarak farklı manaları içerebilir. Mesela ismi Kaya olan birisinden başka bir yerde bahsederken bu insan olamaz çünkü kaya taş demektir demeyiz. Bu taş demek olsa da bir insana ait isimdir deriz. Böyle de Kur’an’da Cibril kelimesi geçmiştir ve Cibril, kullanım esnasındaki değişimlerle Cebrail demektir. Kasıt aynıdır. Sami dil ailesine ait bir kelimedir. “Cebr”, güç, kuvvet; “il” de Rab manasına gelir. Bunun böyle olması da bu ismin bir meleğe ait olmasına mâni değildir. Melek anlamı içeriyor olması gerekmez. Zaten Allah'ın gücü kuvveti anlamı içermesi, Allah'ın bu anlamda onu kullandığını gösterir. ‘’De ki: “Kim Cibril’e düşman

KİTAP YÜKLÜ EŞEK OLMAKTAN KORKUN!

  ‘’Kendilerine Tevrat’ı taşıma sorumluluğu verilip de onu taşımayanların örneği, kitaplar taşıyan eşeğin örneği gibidir’’ .  Cum’a Suresi 5. Ayet Bilgi amel ile birleşirse ilim olur. Eğer kişi bilgisini hayatına aktaramıyorsa, onu davranış haline dönüştüremiyorsa bildiğinin bir hükmü yoktur. Ona bir faydası yoktur. Ne kadar çok bildiğin değil, onu ne kadar hayatına geçirebileceğin önemlidir. Yüzlerce kitabı hafızanı alabilirsin. Fakat o bilgiler senin davranış tarzın haline düşmüyorsa, senin yaşamında bazı eksiklikleri gidermiyorsa, senin tekamülüne fayda sağlamıyorsa, onları hafızanda taşımak hamallıktan başka bir şey değildir. İ şte bu ayet bize bunu ifade ederken, kendilerine hayatlarını değiştirecek hem bu dünyasında hem ahiretinde fayda sağlayacak bir kitap verilmiş olmasına rağmen bunun hükümlerine bakmaktansa kendi kafalarına göre hareket edenlerin uğradıkları zararı anlatmaktadır.   Onları kitap taşıyan eşeklere benzetmektedir. Buradaki eşek benzetmesi şu anlamda da önem

İLK EMİR NEDEN ‘’OKU’’?

  İKRA ; ‘’ oku, düşün, anla, kavra, araştır’’ . Aslında insanı bilmeye ve bilmek için bahsettiğim eylemlere yönlendiren bir emir var. Ve bu Emir yüce kitabımız bize ulaşırken ilk emir. Neden ‘’İnan’’ denmemiş?    Zira bilerek inanan sağlam İnanır.   En ufak şeyde sarsılmaz.   O yüzden önce bilmeye teşvik edilmiş.   Kitabın gerisinde binlerce ayette yazan ve anlatılanları anlamak ve kavramak için de ilk buradan başlamak önemli. BİSMİ RABBİKE:   ‘’Rabb'inin adıyla’’ .   Yani seni ve tüm kâinatı belirli bir terbiye ile terbiye edenin adıyla.   Rab 968 yerde Kur'an'da geçiyor. Sen oku emrindeki fiilleri yerine getirirken hareket noktan, dayanak noktan, varacağın yer Rabbin olmazsa olmaz.   Mutlak onun adıyla yani onun gölgesinde olmalısın. ELLEZİ HALAK: ‘’O ki yaratandır’’ .   Kur'an'da 259 yerde geçen halak kelimesi, ismi, belirli bir hammaddeden yaratmayı ifade ediyor. Yoktan yaratma ‘’Bedi’’ ismi ile ifade edilmiş.   O halde burada, yapılacak olan okuma

YAPTIKLARIMIZIN KOLAYLAŞMASI İÇİN MANEVİ BİR KAPI

Peki yapıyor olduğumuz meşru işlerin önünün daha da açılması nasıl olur? Yine Cenab-ı Hak Leyl 7. Ayetde ‘’Ona kolay olanı kolaylaştırırız’’ diyor. Ya da ‘’kolaylık için kolaylaştırırız’’ diyor. Burada kolaylık senin yaptığın bütünün hayrına olan, alışık olduğun işleri kastediyor. Onu daha da kolaylaştırırız diyor. Peki bunun için ne yapmalı? Yukarıda 5. Ayette dediğimiz, korunmak için vermeyi gerçekleştirdikten sonra, ya da vererek korunanlardan olduktan sonra yapılması gereken, Leyl 6.ayette buyruluyor; ‘’Güzel söz ile doğrularsa’’ veya bazı mealcilerin dediği gibi ‘’Güzel sözü doğrularsa’’ . Burada güzel söz bence de Kur’andır. Güzel sözü doğrulamaktan bahsedersek Kur’ana olan itimat ve kabulü ifade ediyor olmalı. Bununla beraber güzel söz ile doğrulamaktan bahsedecek olursak, o halde bizim doğrularımızın dayanağı Kur’an olmalı. Dediklerimizi Onunla doğrulamalıyız. Başkasının dedikleri, kim olursa olsun önemli olmamalı. Önce ve illa kur’an doğrulayıcımız olmalı. İşlerim

KUANTUM ALANDA KORUNMAYA MANEVİ BİR BAKIŞ

  NASIL KORUNABİLİRİZ? KUANTUM ALANDA KORUNMAYA MANEVİ BİR BAKIŞ Leyl 5. Ayette Allah şöyle buyuruyor; ‘’Ama kim verir ve korunursa’’ Yani aslında vermek demek korunmak demektir. Maddi ya da manevi sıkıntılardan veya bu sıkıntıların şiddetinden korunmak için ne yapmalı diye düşünenlere işte yol. Buna rağmen bazıları veriyoruz ama yine de oluyor diyecektir. Oluyor olabilir de acaba vermeseydin şiddeti ne olacaktı. Belki de Allah şiddetini azalttı. Peygamber efendimiz de ‘’Az sadaka çok belayı defeder’’ diyerek sadaka ile korunmayı bu ayet paralelinde ifade etmiyor mu? Vermenin enerjisi, almanın enerjisinden yüksektir. Nitekim Nebi(a.s.) ‘’veren el alan elden üstündür’’ buyuruyor. Bir önceki ayette yani Leyl 4 de; ‘’Şüphesiz sizin işiniz çeşit çeşittir.’’ Diyerek, herkesin kapasitesine göre işlerinin olabileceği ve buna göre de kazancının olacağının vurgulandığını düşünüyorum. Buradan hareketle de verme işlemi herkesin durumuna göre olacaktır. İşler farklı ise kazançlar

OLUMLUDAKİ ŞER, OLUMSUZDAKİ HAYIR

  HER İKİ HALDE DE YÜKSEK FREKANSLI OLMAK Bakara 216'yı ‘’hayır bildiklerinizde şer, şer bildiklerinizde hayır vardır’’ diye çeviriyorlar. Halbuki ayet; "Hoşunuza gitmese de savaş üzerinize yazıldı. Olur ki, hoşunuza gitmeyen bir şeyde sizin için hayır, yine olur ki hoşunuza giden bir şeyde de sizin için şer vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz."(Bakara 216) şeklinde bir meale sahiptir. Burada sizin hoşlanmanıza göre bir ifade var. Hayır veya şer bilmenize göre değil. Hoşlanmayı da başta üzerinize yazılan savaş üzerinden izah ediyor. Yani Allah size bir şeyi farz kılmış ise hoşunuza gitmesine bakmayın, sizin için onda hayır vardır diyor aslında. Savaşmak istemiyor olabilirsiniz. Ya da bu sizin alışık olmadığınız bir durum olabilir. Bu önemli değil, bu konuda Allah’ın emri esas olandır. Ve onda hayır vardır. Ayrıca Hoşunuza gitme meselesine bir de "Ben kendimi temize çıkarmam. Rabb'imin rahmet ettiği kimse hariç nefis her zaman kötülüğü ister......." (

AFFETMENİN MANEVİ BOYUTU

 AFFETMENİN MANEVİ BOYUTU Seanslarımızda gördüğümüz en önemli duygulardan bazıları öfke, kızgınlık ve nefret duyguları. Bu duygular adeta insanı içten içten yakıyor. Üzüntü, pişmanlık, kaygı ve hatta değersizlik bile daha kolay çözülebilirken öfke, kızgınlık ve nefret duygularını atmak zor oluyor. Eğer değersizlik duygusu öfkeye sebep olursa, o zaman değersizlik de zorlaşıyor. Çünkü yine affedememe ile karşılaşıyoruz. İnsanlar bu duygulardan vazgeçerse hemen affetme moduna gireceklerini, affederlerse de onların yanına kâr kalacağını düşünüyor. Ve aslında sırf onları cezalandırmak adına affetmemeyi, dolayısı ile öfkesinden vazgeçmemeyi tercih ediyorlar. Hayatta bazen toleranslı olmak kırılmaya engel olur. Eğer hiç toleransınız yoksa çok vazla kırılgan veya kırıcı olabilirsiniz. O yüzden affetmek eğilmektir, kırılmadan eğilmektir. Kırılmamak için eğilmektir. Yaşadığın acıların yükünü azaltmak için aslında güçlü olarak eğilmektir. Böylece kırılmadan çok çabuk yaralardan iyileşmektir a

KUR’ANA GÖRE REENKARNASYON VARMI?

 KUR’ANA GÖRE REENKARNASYON VARMI? Önce keni çıkarımlarımız; İnsan oğlu hep uzun yaşamayı arzu etmiştir. Hatta sonsuz olmayı. Allah içimize bir sonsuzluk arzusu koymuş. Ancak sanırım yanlış anladık. Bu aslında ahirette vaad edilen sonsuzluğu cennette yaşayabilmek adına bu dünyada emredilenleri bihakkın yerine getirmek için olsa gerek. Farklı kültür ve inançlarda bu arzu farklı inançlarla yerini bulmuş ki reenkarnasyon bunlardan biridir. Buna farklı varlıkların manipülasyonu girince gerçeklik gibi algılanmaya başlamış bence. Bir insanın intikal ettiği söylenen ruhu o bedende o insanın nefsi ile bir hayat yaşayacak ve sonra başka bedende can bulacak sonra tekrar ölecek, tekrar başka bir bedende dirilecek. Basit bir soru; peki mahşerde hangi bedende dirilme olacak? Mahşerde bedenen dirilme olurmu demeyin işte bakın ayet ne diyor? 1-        Kendi yaratılışını unutarak Biz’e bir misal vermeye kalktı. “Bu un ufak olmuş [remîm] kemikleri kim diriltir?” dedi. Yâsîn Suresi 78 De ki