KİTAP YÜKLÜ EŞEK OLMAKTAN KORKUN!

 ‘’Kendilerine Tevrat’ı taşıma sorumluluğu verilip de onu taşımayanların örneği, kitaplar taşıyan eşeğin örneği gibidir’’Cum’a Suresi 5. Ayet

Bilgi amel ile birleşirse ilim olur. Eğer kişi bilgisini hayatına aktaramıyorsa, onu davranış haline dönüştüremiyorsa bildiğinin bir hükmü yoktur. Ona bir faydası yoktur. Ne kadar çok bildiğin değil, onu ne kadar hayatına geçirebileceğin önemlidir.

Yüzlerce kitabı hafızanı alabilirsin. Fakat o bilgiler senin davranış tarzın haline düşmüyorsa, senin yaşamında bazı eksiklikleri gidermiyorsa, senin tekamülüne fayda sağlamıyorsa, onları hafızanda taşımak hamallıktan başka bir şey değildir. İşte bu ayet bize bunu ifade ederken, kendilerine hayatlarını değiştirecek hem bu dünyasında hem ahiretinde fayda sağlayacak bir kitap verilmiş olmasına rağmen bunun hükümlerine bakmaktansa kendi kafalarına göre hareket edenlerin uğradıkları zararı anlatmaktadır.  

Onları kitap taşıyan eşeklere benzetmektedir. Buradaki eşek benzetmesi şu anlamda da önemlidir. Sembol dilinde eşek inatçılığı temsil eder, zorbalığı temsil eder. Kendisine böyle ilahi bir kitap verilmiş kişiler bunları dikkate almıyor kendi kafalarından uydurduklarına itibar ediyorlarsa ilahi kaynaktan gelene uymamak için inat ediyorlar demektir. Ayrıca bu hakikate karşı bir zorbalık demektir. Nitekim kendisine Tevrat verilenler bu inatlarından dolayı kitaplarının korunmasını ihmal etmişler, kendi uydurdukları dine inanmışlardır. Bu da Allah'a karşı bir zorbalık demektir. Bunu zaten ayetin sonundan da anlıyoruz. ‘’Allah’ın ayetlerini yalanlamış olan toplumun örneği ne kötüdür! Allah zalimler topluluğunu doğru yola ulaştırmaz’’.

Bu ifadelerin Kur'an'da yer almasının bizim için anlamı, siz de Kur'an'ı aynı şekilde değerlendirerek kaybedenlerden olmayın demektir. Size Kur'an içerisinde vermiş olduğumuz hakikatlere sarılın onları hayatınızın parçası haline getirin, getirin ki Tevrat yüklenenler gibi zorba olmayın demektir.

Bizler maalesef zaman içerisinde Kur'an'ın ezberlenmesini yeterli görmüş, hafızlık müessesesini kutsallaştırmış, ancak burada yazılanların ne kadar uygulanır olduğuyla ilgilenmeyi zaman içerisinde kaybetmişiz. Maalesef ki birçok hafızımız Kur'an'ı ezberlemiş ancak kendisine Türkçe meali sorulduğunda doğru bir şekilde meallendirme yeteneğine sahip olamamıştır. Keşke ezberlemekle beraber Türkçe mealin de en doğru şekilde biliniyor olması şart koşulmuş ve hafızlık bununla değerli kılınmış olsaydı. Ve hatta Kuran'ı ezberlemiş olmasına değil, bununla beraber hayatına geçirmiş olmasına bakılarak hafız ifadesi kullanmış olsaydı.

Bilmek kesinlikle çok önemlidir. Çünkü yine Yüce Rabbimiz kitabında ‘’…. De ki: “Bilenlerle bilmeyenler hiç bir olur mu! ...’’ (Zümer Suresi 9. Ayet) buyurarak bilmeyi ön plana çıkarmaktadır. Fakat biliyoruz ki ve Kur'an'ın genelinden de anlıyoruz ki bu bilmek kuru bir bilmek, bir ezber değildir. Bu bilmek bilgiyi hayatının parçası, yaşam tarzı haline getirmek demektir. Yani öncelikle nefsini tekâmül ettirdiğin, sonra da insanları ve insanlığı faydalandırdığın bir bilgi haline getirmektir. Vesselam…

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

9 YAŞINDA EVLİLİK MESELESİ

RUHUN ÜFLENMESİ (RAHMETİN İLHAM EDİLMESİ) NEDİR VE NE ZAMAN OLUR?

RUH VE RUH ÜFLEME HAKKINDA YANLIŞ BİLİNENLER